EMİRDAĞ LAHİKASI – Takdim (22-30)

22

Risale-i Nur Külliyatından

EMİRDAĞ LÂHİKASI

Bediüzzaman Said Nursî

23
24

EMİRDAĞ LÂHİKASI – I

25

 Takdim

Bu lâhika mektupları—ki Yirmi Yedinci Mektuptur—Risale-i Nur’un ilk telifiyle [kaleme alma] başlayıp devam edegelmiştir. Risaleler Barla’da telif [kaleme alma] edilmeye başlanıp Isparta ve civarındaki kıymettar talebeleri bu risaleleri okumak ve yazmak suretiyle istifade ve istifâza ettiklerinde, hissiyatlarını, iştiyak [arzu, istek] ve ihtiramlarını, [hürmet etme, saygı gösterme] bir şükran borcu olarak muhterem müellifi Hazret-i Üstada mektuplarla takdim etmişler, bazı müşkülâtlarının ve suallerinin halledilmesini rica [ümit] etmişler; böylece hem Hazret-i Üstadın, hem talebelerin mektupları ile Barla, Kastamonu ve Emirdağ lâhika mektupları vücuda gelmiştir.

Barla Lâhikaları:

Risale-i Nur’un Barla’da telif [kaleme alma] edildiği ve kalemle istinsah [kopyasını çıkarma] edilerek neşre başlandığından Eskişehir hapsi zamanına kadar olan devrede Nur’un ilk müştak [arzulu, aşırı istekli] talebelerinin, Nurların hemen telifi [(kitap vs.) yazılması, yaratılması] zamanında, ilk okuyup yazdıklarında duydukları samimî hissiyat, kalbî ve ruhî istifade ve istifâzalarını dile getiren fıkralarını [bölüm] ve Hazret-i Üstadın da bazı mektuplarını ihtiva etmektedir.

Kastamonu Lâhikaları ise:

Eskişehir hapsinden tahliyeden sonra Nur Müellifi Kastamonu’ya nefyedilmiş, [gönderilme, sürgün] Denizli hapsi zamanına kadar orada ikamete mecbur edilmiş; bu müddet zarfında Nur Müellifi Isparta’daki talebeleri ile daimî muhabere ederek Nurların hatt-ı Kur’ân’la yazılıp çoğalması, neşri ve inkışafı ve eski yazı bilmeyen gençlerin istifadesi için de, Risale-i Nur Külliyatından bazı bahislerin daktilo ile çoğaltılması hususunda şedit [çok şiddetli] alâka göstermiş ve Risale-i Nur’un mâhiyeti, kıymeti, deruhte [üstüne almak] ettiği kudsî [her türlü kusur ve noksandan uzak] vazife-i imaniyesi [iman hakikatlerini yayma görevi] ve mazhariyeti, hem talebelerinin tarz-ı hizmetleri, mütecaviz [aşkın] dinsizler karşısında sebat [kalıcı olma, sabit kalma] ve metanetleri [gayret, kararlılık] ve ehl-i İslâmın [Müslümanlar] birbiri ile muamelâtında [davranışlar] takip edecekleri ihlâslı hareketleri gibi, dahilî ve haricî

26

birçok meselelere temas etmiştir. Bu itibarla, Kastamonu lâhika mektupları, bilhassa yazıldığı zaman itibarıyla da büyük ehemmiyet kesb [elde etme, kazanma] eden bir devrin mahsulü olması ve birçok içtimaî [sosyal, toplumsal] meseleleri ve küllî imanî bir nazar-ı hakikatle [gerçek, doğru bakış] mütalâa, mülâhaza [düşünme, akla getirme] ve küllîleşmesi gibi cihetlerde büyük kıymeti hâizdir.

Emirdağ lâhika mektupları birinci kısmı:

15 Haziran 1944’te Denizli hapsinden beraat ile tahliyeden sonra Heyet-i Vekile [Bakanlar Kurulu] kararıyla Emirdağında ikamete memur edilen Risale-i Nur Müellifi [Risale-i Nur Külliyatının yazarı; Bediüzzaman Said Nursi] Said Nursî Hazretleri 1947 sonlarına kadar, yani üçüncü büyük hapis olan Afyon hapsine kadar Emirdağında ikamet ettiği müddetçe Isparta, Kastamonu, İstanbul, Ankara ve üniversite talebeleri ve Anadolu’da Nurların neşre başlandığı yerlerdeki talebelerine hizmete müteallik [alakalı, ilgili] bazı mektup ve suallerine cevaben yazdığı mektuplardır.

İkinci kısım ise:

1948-1949 Afyon Cezaevinde yirmi ay mevkufen [tevkif edilmiş, tutuklu] kalıp tahliyeden sonra tekrar Emirdağına avdet [geri dönme] edip orada bir müddet kaldıktan sonra, 1951 yılında Eskişehir’de iki ay ikameti müteakip, oradan da Gençlik Rehberi mahkemesi münasebetiyle iki defa İstanbul’a gelip üçer ay İstanbul’da kaldığı 1952-1953 tarihlerinde ve daha sonra yine Emirdağında iken talebelerine yazdığı mektuplar ve mahkemelere ve dâvâlara temas eden meselelere dair müteaddit [bir çok] bahislerdir.

1953’ten sonra ikamet eylediği Isparta’da da ara sıra yazdığı mektuplar da vardır. Eskişehir, Denizli ve Afyon cezaevlerinde iken hapisteki talebelerine yazdığı pek kıymettar hapishane mektupları ise, yine Müellif-i Muhterem [muhterem, saygıdeğer yazar] Hazret-i Üstadın neşrini tensibiyle Şuâlar mecmuasında aynen neşredilmiştir. Bu lâhikalarda geçen talebelerin mektupları, Nurlardan aldıkları feyz-i iman, [imanın bereketi] ihlâs ve sadâkatlerini, şehamet-i imaniyelerini ifade ile Üstadlarına arz etmek ve teşekküratlarını [teşekkürler] bildirmekle bu zamanda zuhur eden bu ders-i Kur’âniyenin [Kur’ân dersi]

27

muhatapları olduklarını izhar [açığa çıkarma, gösterme] ediyor. Ve Risale-i Nur’un hakkaniyetine ve Hazret-i Üstadın dâvâsına birer şahit hükmünde bulunuyor.

Risale-i Nur’un telifi [(kitap vs.) yazılması, yaratılması] ve neşriyle beraber bu lâhika mektuplarının zuhuru, devamı ve neşri, bizzat Muhterem Müellifi tarafından yapılması ve tensip edilmesi ve müteaddit [bir çok] mektuplarda da bu lâhikaların kıymetini ifade buyurmaları ve nazara vermeleri, herhalde bu lâhikaların ehemmiyetini tebarüze kâfidir.

Evet, Risale-i Nur’un telifi, [(kitap vs.) yazılması, yaratılması] zuhuru ve neşriyle beraber hizmet-i Nuriyenin [Risale-i Nur Hizmeti] ve ders-i Kur’âniyenin [Kur’ân dersi] tâliminde ve ifasında ve meslek-i Nuriyenin taallümünde [öğrenme] ve uzun bir zamandaki hizmetin devamında vâki olacak binler ahval [durumlar] ve hücuma mâruz talebelerin cereyanlar karşısında sebat, [kalıcı olma, sabit kalma] metanet [gayret, kararlılık] ve ihlâsla hareketlerinde onlara yol gösterecek, hizmet-i Kur’âniyenin [Kur’ân hakikatlerini yayma hizmeti] inkişafında [açığa çıkma] suhulete [kolaylık] medar [kaynak, dayanak] olacak ikaz ve ihtarlara elbette ihtiyaç zarurîdir, kat’îdir, bedihîdir. [açık, aşikâr]

İşte Hazret-i Üstadın bu gibi şüphe götürmez hakikatlere ve meselelere isabetle parmak basıp dikkati çekmesi, talebelerini ikazda bulunması, elbette bu hizmet-i kudsiyenin [kutsal hizmet] ehemmiyeti iktizasındandır. [bir şeyin gereği]

Hem bu lâhikaların bir kısmı ihtiyaca binaen yazılmış ve yazdırılmış ihtarlar olması ve aynı ihtiyacın her zaman tekerrürü melhuz bulunduğundan daima müracaat olunacak hikmetleri ve düsturları [kâide, kural] muhtevîdir. Nitekim yüzer vakıalar, hadiseler ve meselelerde bu ihtiyaç, kendini göstermiştir.

Nurların birinci talebesi Hulûsi Bey, Hazret-i Üstada arz ettiği bir mektubunda, “Dünyayı unutmak isteseniz, başka hiçbir sebep olmasa dahi, yalnız bu mübarek Sözlerle rabıta [bağ] peydâ eden insanların rica [ümit] edecekleri izahatı vermek isteyecek ve cevapsız bırakmayacaksınız… Allah için sizi sevenlere ve sizden istizahta bulunanlara yazdığınız pek kıymetli yazılarla meclis-i ilmînizde takrir [yerleştirme] buyurduğunuz mütenevvi [çeşit çeşit] ve Sözler’e bile geçmeyen mesâil, [meseleler] kat’iyetle gösteriyorlar ki,

28

ihtiyaç da, hizmet de bitmemiştir” demekte ve Nurların hizmetinde, ikaz, ihtar ve irşatlara ihtiyaç bulunacağını ifade etmektedir ki, ondan sonra zuhur eden ihtiyaca muvafık lâhikalar, o mübarek zâtın isabetli sözünü teyid etmiştir.

Bu lâhikalarda görüleceği gibi, Nur Müellifi Aziz Üstadımız Risale-i Nur’un neşri, okunup yazılması gibi bizzat Nurlarla iştigale [meşgul olma, uğraşma] ehemmiyet vermekte, talebelerini daima teşvik etmektedir. Bunun lüzum ve hikmeti ise, şüphesiz, izahtan varestedir. Zira, asrımızda kâinat fenleri ve maddî ilimler revaçta [değer, kıymet] olup, yeni yetişen nesiller bu ilim ve fenleri okudukları, hem tabiiyyun [her şeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia edenler] ve maddiyyunun din ve mâneviyat aleyhindeki neşriyatı, hem küfr-ü mutlak [her açıdan inkârcılığa düşmek] cereyanı ki, hiçbir din ve mâneviyâtı tanımayan ve Allah’a iman hakikatine karşı muaraza [karşı gelme, karşı koyma] ederek dinsizliği neşreden, İslâmî fikri zedeleyen ve bütün beşeriyeti tehdit eden, yeni nesillere ve gençliğe imansızlık fikr-i küfrîsini [Allah’ı inkâr etme düşüncesi] aşılamak isteyen kitap, broşür, gazete gibi neşir vasıtalarının İslâm ve iman düşmanlarınca ön plâna alındığı böyle acip ve dehşetli bir zamanda, elbette Risale-i Nur’a, okunmasına, neşredilmesine şiddetle ihtiyaç ve zaruret var.

Çünkü, Risale-i Nur, Kur’ân-ı Hakîmin [her âyet sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân] bir mu’cize-i mâneviyesi [mânevî mu’cize] ve bu zamanın dinsizliğine karşı mânevî atom bombası olarak solculuk cereyanlarının mâneviyât-ı kalbiyeyi tahribine mukabil, mâneviyât-ı kalbiyeyi tamir edip ferden ferdâ [birer birer] iman-ı tahkikîden [araştırma ve incelemeye dayanan iman] gelen muazzam bir kuvvet ve kudrete istinadı okuyucuların kalblerine kazandırıyor. Ve bu vazifeyi de yine mukaddes Kur’ân’ımızın ilham [Allah tarafından canlı varlıkların kalbine gönderilen mânâ] ve irşadıyla [doğru yol gösterme] ve dersiyle ifa ediyor. Tefekkür-ü imanî [imanî meselelerin bütün ayrıntıları ile tefekkür edilmesi, düşünülmesi] dersiyle, tabiiyyun [her şeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia edenler] ve maddiyyunun boğulduğu aynı meselelerde tevhid nurunu gösteriyor, iman hakikatlerini madde âleminden temsiller ve deliller göstererek izah ediyor. Liselerde, üniversitelerde okutulan ilim ve fenlerin aynı meselelerinde iman hakikatlerinin ispatını güneş zuhurunda gösteriyor.

29

Bu gibi çok cihetlerle Risale-i Nur bu zamanda ehl-i iman [Allah’a inanan] ve İslâm için ön plânda ele alınması icap [gerekli kılma] eden ehl-i iman [Allah’a inanan] elinde mânevî elmas bir kılıçtır. Asrın idrâkine, zamanın tefehhümüne, anlayışına hitap eden, ihtiyaca en muvafık tarzı gösteren, ders veren ve doğrudan doğruya feyiz ve ilham [Allah tarafından canlı varlıkların kalbine gönderilen mânâ] tarikiyle âyetlerin yıldızlarından gelen ders-i Kur’ânîdir, [Kur’ân dersi] küllî mârifetullah [Allah’ı bilme ve tanıma] burhanlarıdır. [delil]

Asrımızın efkârının [fikirler] anlayışına ve idrâkine hitap edici mâhiyeti ve Kur’ân-ı Hakîmin [her âyet sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân] bu zamanın fehmine bir dersi olması noktasından Nur Risaleleri, [Risale-i Nur’un konuları, parçaları] bilhassa bu memlekette büyük ehemmiyet kazanmıştır. Asırlarca Kur’ân’a bayraktarlık yapan ve dünyayı diyanetiyle ışıklandıran bu necip [soylu, soyu temiz, asil] millet, yine dünyaya örnek, ahlâk ve fazilette üstad olarak insanlığın geçirdiği müthiş buhranlardan halâs [kurtulma] için çare-i necatı [kurtuluş çaresi] göstermektedir. Beşeriyeti dehşetli sadmelere [darbe, yıkıcı müdahaleler] uğratan, tehdit eden, anarşiliğin, ifsat [bozgunculuk, kargaşa] ve tahribin, yegâne çaresi ancak ve ancak İlâhî, [Allah tarafından olan] semâvî bir dinin ezelî ve ebedî hakikatleridir, hakikat-i İslâmiyettir. [İslâm hakikatleri, gerçekleri] Risale-i Nur, hakikat-i İslâmiye [İslâm hakikatleri, gerçekleri] ve Kur’âniyeyi müspet ve müdellel bir şekilde insanlığın nazar-ı tahkikine arz ve ifade etmektedir.

Hem Nur Müellifi bir mektubunda “Dahilde tarafgirâne adâvet [düşmanlık] ve münakaşalara vesile olan fürûatı [dallar, kollar] değil, belki bütün nev-i beşerin en ehemmiyetli meselesi olan erkân-ı imaniyeyi [iman esasları] ve beşerin medar-ı saadeti [mutluluk, huzur kaynağı, vesilesi] ve umum İslâmın esas ve rabıta-i uhuvveti bulunan Kur’ân’ın hakaik-i imaniyesini [iman hakikatleri, esasları] bulmak ve muhtaçlara buldurmaya hayatımı vakfettim” demek suretiyle, hizmet-i İslâmiyenin ve mesâil-i diniyenin umumunu tazammun [içerme, içine alma] eden vüs’at [genişlik] ve camiiyeti [kapsayıcılık] hâiz bulunduğunu, dinî hizmetlerin her nev’ini teyit ve teşvik ettiğini ve bir cadde-i kübrâ-yı Kur’âniye [Kur’an’ın temel prensiplerinden hareketle açılan en büyük cadde] olan Risale-i Nur dairesinin umum ehl-i iman [Allah’a inanan] ve İslâm’a şâmil [içine alan] bulunduğunu ifade ediyor.

30

Ve yine aynı mektubunda, devamla, “Hattâ değil Müslümanlarla, belki dindar Hıristiyanlarla dahi dost olup adâveti [düşmanlık] bırakmaya çalışıyorum”; Harb-i Umumî [Birinci Dünya Savaşı] ve komünizm altındaki anarşistlik tehlike ve tahribatlarının lisan-ı haliyle [beden dili] “Dünya fânidir, firaklarla [ayrılık] doludur. Ey insanlar, adâveti [düşmanlık] bırakınız, Kur’ân dersini dinleyip birleşiniz; yoksa sizi mahvedeceğiz” diye beyanıyla bu zamanın şartları ve icapları [gerekli kılma] karşısında tarz-ı hizmeti yine Kur’ân’ın nuruyla göstererek hakîmâne [bir maksat ve gayeye yönelik bir şekilde] irşadın [doğru yol gösterme] ve tevfik-i İlâhiyeye [Allah’ın yardımı] muvafık hareketle isabetli hizmetin ifası gibi noktalardan Risale-i Nur’un lüzum ve ehemmiyetini tebarüz ettiriyor.

İşte, lâhika mektupları bu gibi hususlara da işaret ediyor. Değişen dünya hadiseleri, geniş ve küllî meseleler ve şartlar altında isabetli hizmet-i Kur’âniyenin [Kur’ân hakikatlerini yayma hizmeti] esaslarını ders veriyor.Haşiye [dipnot]

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Hizmetkârları

 Tahirî, Zübeyir, Hüsnü [güzellik] Bayram, Mustafa Sungur, Bayram

• • •